Alevilik ve Bektaşilik Araştırmaları Sitesi

  • Full Screen
  • Wide Screen
  • Narrow Screen
  • Increase font size
  • Default font size
  • Decrease font size

Araştırmalar Türkçe

Makalelerde yer alan görüşler yazarlarına aittir. Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Sitesini bağlamaz.

Yaşayan Bedreddinilik

Yazdır PDF

Refik Engin (Tekirdağ Kılavuzlu Köyü)

Bedreddiniliğe günümüze kadar sahip çıkan Amuca kabilesi Tarih kayıtlarında kabilenin adı AMMİLER,EMMİLER,AMUGA, AMUCA olarak yer almaktadır.

Şeyh Bedreddinin asılması ile beraber ardından ona inananlar çeşitli şekiller de cezalandırıldılar. Sürgün edildiler. Adlarına ölüm fermanları çıkarıldı. Zaman geldi devlet tarafından bizzat bu fermanlar uygulandı.

Şeyh Bedreddinin ardından bıraktığı tarikatını ardından MÜMİN BABA toplayıp yeni bir düzen verdi. Mümin Baba üç tuğlu bir paşa iken zamanın padişahına , tüm rütbeleri bırakarak Şeyh Bedreddin'in yolunu devam ettirmek istediğini söylüyor. Bu MÜMİN BABA Bulgaristan'ın Tekke köyünde yatmaktadır. Hala bu köyde yaşı 60 ın üzerinde olanlarda bu yola girmiş kişilerin olduğunu 1989 yılında gelen muhacirler söylüyorlardı.

Bu gün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde sadece Şeyh Bedreddinin yoluna devam edenler Trakya da kalmıştır. Anadolu da Bedreddiniliğe devam edenler çeşitli baskılar yüzünden tarikat değiştirmişlerdir. Amuca Kabilesinin bir kısmı 1868 yılında Bektaşiliğe geçmiştir.1877 yılında çizilen Bulgaristan Türk sınırı aynı zamanda Amuca Kabilesinide ikiye ayırmıştır. Sınırın hemen ötesinde köyleri kalmıştır. Günümüz Türkiyesin de Şeyh Bedreddini sadık kalan ve onun erkanını hala sürdüren AMUCA KABİLESİ'dir. Halk arasında 93 harbi diye bilinen Osmanlı-Rus savaşına kadar Amucalar haricinde Şeyh Bedreddiniliğe devam edenlerin olduğu sanılmaktadır. Yine de bir kısmı 1877 yılında Bulgaristan da kalan Amuca kabilesi mensuplarının yakın zamana kadar Şeyh Bedreddiniliği devam ettirdikleri söylenmektedir.1998 yılı içinde orada kalanlar ile irtibatımız olmadı. Osmanlı kayıtlarına bir göz attığımızda Şeyh Bedreddini inancına sahip çıkanlara ait pek çok kısıtlayıcı ve sindirici şekilde fermanlar vardır. Amuca kabilesinin Şeyh Bedreddin isyanında Balkanlarda olmayıp o zaman Kayserinin Erkilet İlçesine Bağlı EMMİLER KÖYÜ ile yine Niğde nin Emmiler köyünde olduğu sanılmaktadır. Amucaların Bedreddine Anadolu yu gezdiği yıllarda tabii oldukları sanılmaktadır.

Devamını oku...

Globalleşme, Siyasal Kamusallaşma ve Alevilik

Yazdır PDF

Refika Sariönder (Heidelberg Üniversitesi)

Globallesme süreciyle öne çikan çöküşler, geleneksel sınırların ve ayrımların çözülmesiyle meydana çıktı. Bu süreçte yaşanan düzensizlikleri eski paradigmalar açıklamaya yetmiyor. Dinin küreselleşmede önemli bir yere sahip olmasıyla ve yeni değişimlerle birlikte din sosyolojisinde de analiz kategorilerinin eskidiği, paradigmaların değismesi gerektiği ve dinin sosyolojik olarak ayrı bir alan olarak ele alınması yerine dinin her toplumsal düzeyde bir boyut olarak ele alınması gerektiği üzerinde durulmaya baslandı.

Modernizmin kutsal ve seküler arasına koyduğu keskin sınırın, küreselleşme sürecinde belirsizleşmesi, dinin marjinalleşeceğini iddia eden sekülarizm teorilerinin de sorgulanmasına yol açtı. Din bu teorilerin kendisine uygun gördüğü özel alandan çıkıp gün geçtikçe de kamusallaştı. Kamusallaşan dinden bahsederken siyasallaşma sürecini de ele almak zorundayız, çünkü bir yandan din siyasallaşırken, bir yandan da siyaset dinselleşti.

Aleviliğin kamuya çıkması Türkiye´deki islamcı hareketin güç kazanması ve sosyalist devletlerin çözülmesiyle aynı döneme rastladı. İslamcı hareket ve Kürt hareketi Türkiye gündeminde dinsel ve etnik meselelerin tartışılmasına yol açarak aleviliğin kamusallaşmasının canlanmasına neden oldular. Alevi hareketinin dönüm noktasını oluşturan Sivas olayları ve arkasından gelen Gaziosmanpaşa olayları örgütlerin kurulmasına ivme kazandırdılar.

Alevi örgütleri bir yandan alevi politikasının üretildiği diğer yandan şehirlere göç etmiş Aleviler için cemaat ilişkilerinin ortaya çıktıgı ve sürdürüldüğü, dolayısıyla da köy cemaatinin şehir cemaatine dönüştügü yerler olarak şekillendi. Alevilikteki dinsel formların dönüşmesi de organizasyonlarda gerçekleşti.

Kamusallaşma bağlamında ele alınması gereken bir diğer konu da bu durumun modern toplumlardaki tüketim davranışlarına yansımasıdır. Alevilerin tüketim yönelimlerinin yanı sıra Aleviliğin kendisinin de bir tüketim malzemesi olarak algılanması da önemlidir.

Avrupa Birliği Sürecinde Diyanet'ten "Hoşgörü" ve "Diyalog" Hamlesi!..

Yazdır PDF

ya_ali.gif
Murat Küçük (Cem Dergisi Genel Yayın Yönetmeni)

Geçtiğimiz Aralık ayında Helsinki’de gerçekleşen Avrupa Birliği zirvesinde, Türkiye’nin aday ülkeler arasında yer almasının ardından başlayan uyum süreci tartışmaları, kamuoyunda bütün canlılığı ile sürüyor. Ekonomiden kamusal reformlara, zorunlu din derslerinden hukuk sistemine, yerel yönetimden merkezi hükümete değin pek çok konuya ilişkin olarak yapılması gerekenler berber koltuğundan, aile çay bahçesine “tüm vatan sathında” vatandaşı derin “müzakerelere” garkederken, üst düzey devlet yetkililerimiz bürokratik tartışmalardan kurtulup bir türlü sadede gelemiyorlar! Bu konuda ilk inisiyatif alan devlet kurumu ise Diyanet işleri Başkanlığı oldu ve düzenlediği Uluslararası Avrupa Birliği şurası ile hepimizi şaşırttı. Yukarıdan birileri mi düğmeye bastı yoksa buna kendileri mi karar verdiler bilinmez ama, dört gün süren toplantının değerlendirilmesine geçmeden evvel, şimdiye dek Avrupa Birliği fikrine pek de sıcak bakmadığı bilinen Diyanet kadrolarını sırf bu nedenle olsun kutlamak üzerimize farz!

Türkiyeli, Avrupalı din ve bilim adamlarının katıldığı, Lozan Antlaşması ile azınlık statüsüne sahip cemaat temsilcilerinin ise vitrin olsun misali sadece açılış protokolüne davet edildiği şuraya, elbette Alevi yurttaşların oluşturduğu sivil toplum kuruluşlarından kimse çağrılmadı! Avrupa’dan Katolik, Protestan, Liberal Kalvinist Hıristiyan mezheplere mensup din adamları, Avrupa Birliği Türkiye-Avrupa Komisyonu Temsilciliği Başkatibi Neiall Leonard ve diplomatik çevrelerin yanısıra, Türkiye’de yaşayan Yahudi, Ermeni, Süryani, Katolik cemaatlerin dini liderleri davet edilmişti. Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşı Vekili izak Haleva, Ermeni Patriği Temsilcisi Dr. Kirkor Damatyan, Süryani Katolik Kilisesi Patrik Vekili Yusuf Sağ, Türkiye’deki Katolik Ruhani Reisler Kurulu Başkanı Louis Pelatre, Vatikan Büyükelçisi Luici Conti de davetliler arasındaydı. Belli ki Diyanet işleri Başkanlığı’nın bürokratları, ilk gün protokole davet ettikleri Hıristiyan ve Yahudi dini liderlerle, Türkiye’de dini hayatın çoğulculuğunu (!) sergilemiş, böylece ne denli hoşgörülü olduklarını Avrupa’ya “ders” şeklinde göstermiş olacaklardı! şura’ya Fransa, Avusturya, ingiltere, isveç, Almanya, Hollanda, Vatikan ve Danimarka’dan yirmibeş din ve bilim insanı katılırken, Türkiye’den yüz yirmi beş bilim insanı tebliğci ve müzakereci olarak yer aldı. Diyanet işleri Başkanlığı’nda görev yapan üst düzey bürokratlar, Avrupa’da görev yapan DiTiB görevlileri ve il müftüleri katılımcılar arasındaydı.

Devamını oku...

Toplum Tasarımında Bir Alevilik Belgesi "Medine Vesikası"

Yazdır PDF

yedi_uyur.jpg
İsmail Onarlı

Alevilik; Kur’an-ı Kerim’in yorumlanması ve yaşama geçirilmesi açısından, diğer İslami görüş ve uygulamalar olan; Sünni ve Şii anlayışlarla temelde karşıttır. Alevi öğretisi Kur’an’ı baz alarak inancının ve hayat tarzının odağına insanı yerleştirir.Bütün insanlar diline,ırkına,rengine ,cinsine bakılmaksızın eşit ve kardeştir. Alevilik’de sevgi, paylaşım,mutluluk,özgürlük,adalet herkesin doğal bir hakkıdır. Alevilik’de insanın insanı sömürmesi yoktur. İnsanların doğuştan sahip oldukları hakları ve özgürllükleri vardır ki; bu husus Kur’an’da emredildiği için Alevilik’de uygulanmaktadır. Kadın ve erkek için eşit olarak emredilen “Allah’ın Buyruğu” evrensel hukuk normlarınıda oluşturur ki, tüm bu olgular Alevilerin toplumsal ilişkilerinde hayatiyet kazanmıştır.

Hz.Muhammed; sınıf,dil,din,ırk,cinsiyet,kültür, gelenek-görenek, sosyo-ekonomik durum, düşünsel ve felsefi inanç da ayırım gözetmeksizin, tam bir eşitlik içerisinde ve gönüllük temelinde, Medine’de toplum mühendisliği tasarımı ve mutabakatı olan bir “Toplum Sözleşmesi” bağıtlar. Bu sözleşmeyle getirilen bugünkü Alevilik Kurumlarına Kur’an bağlamında kısaca değinerek ilişkilendireceğiz ve tanımlayacağız.

Devamını oku...

Aleviler'de Ölümle İlgili Ritüeller

Yazdır PDF

aaa_alemi.gif
Ali Aktaş (sosyolog)

Ölümden korkum yok, o benden korksun
Cehennem var ise, günahım yaksın
Cennet güzellikleri seyrana çıksın
Sevgi muhabbete özendim, yeter.
Ali İzzet ÖZKAN

GİRİŞ

Dünyada her toplumun/topluluğun bir inancı bulunmaktadır ve bu inançlarına uygun olarak da cenaze törenleri yapmaktadırlar. Alevi toplulukları da inanç sistemlerine uygun olarak, cenaze törenlerinin gereklerini yerine getirmektedirler.

Alevilerde yaşanılan yerleşim alanının kentsel ya da kırsal olmasına ve öğrenim durumuna göre, ölüm olgusuna bakış, yakınlarını kaybedenlerin gösterdikleri tepkiler ve de ölü gömme biçim ve geleneklerinde bazı nüanslar gözlenebilmektedir.

Bu küçük farklılıkların temelinde Alevi topluluklarının inanışlarında cenazeyi kaldırmak/gömmek için belli bir vakit sınırlamasının olmaması ve cenazenin nereden ve de nasıl kaldırılacağına dair kesin bir dinsel emir bulunmaması yatmaktadır. Bu topluluklarda cenazenin bekletilmeden bir an önce toprağa verilmesi gerektiği düşüncesi yaygın olmasına karşın, cenaze güneşin doğuşundan batışına kadar defnedilebilmektedir. Yine bin yılı aşkın bir tarih boyunca bu topluluklarda cenazesini camii veya mescide götürme gibi uygulama yer alamazken, günümüzde bu tür uygulamalara da rastlanmaya başlanmıştır.

Devamını oku...

Alevilik-Bektaşilik Araştırmalarında Anayasal Eşitlik Sorunu

Yazdır PDF

aaa_medet.gif
Ali Yaman

Anayasal eşitsizlik Alevilik-Bektaşilik araştırmalarını nasıl etkiliyor, bu makalemde bu konu üzerinde durmak istiyorum. Bu sorun bir kısır döngü olarak ne yazık ki bir kısır döngü olarak devam etmektedir. Alevilik-Bektaşilik konusunda araştırmaların yapılamamasının kendilerinden kaynaklanan nedenleri de var şüphesiz. Ancak biz bu konuyu daha sonra ele almak üzere burada anayasamızın gerektiği gibi uygulanmamasından kaynaklanan nedenler üzerinde duracağız.

Sorun aslında birtakım çevrelerce “Alevilik” konusunun sakıncalı görülmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sakat zihniyete göre “kendi arzuladıkları müslümanlığın ilkeleri bellidir (?) ve Aleviler de o ilkelere uymalıdır. Bunun dışında hareket edenler bölücüdür, maksatlı kişilerdir. (?)” Bu sakat zihniyet, kendi savundukları din anlayışı dışında hiçbir yorumu kabul etmedikleri gibi, bu konuda yüzyıllardır farklı bir islam anlayışını savunan ve uygulayan Alevi inancına geçmişte olmadık iftiralarda da bulunmuştur. Bugün bu iftiralara kimseyi inanmadıramadıklarını görünce yöntem değistirip yazılı ve görsel medyanın da yardımıyla belli din görüşleri topluma empoze edilmeye çalışılmaktadır. Bu şüphesiz bizim anayasamıza olduğu gibi insanlığın en temel özgürlüklerini güvence altına alan evrensel yasalara da aykırıdır. Son yıllarda bu konudaki ısrarların Türkiye’yi nereye getirdiği görüldü. Tarikat liderlerine Başbakanlıkta yemek verilmesinden tutun da, belli tarikat önderlerinin Bakanlar Kurulu kararnameleri ile tarihi mekanlara gömülmesine, cumhuriyeti eleştiren eğitim veren tarikat kurslarına, kamplarına kadar birçok olay yaşandı. Sonra da “İrtica” şeklinde bir tehlike var denilerek “28 Şubat Süreci” başladı.

Devamını oku...

Alisiz Alevilik Olur mu?

Yazdır PDF

aaa_asiklar.gif
Ali Yaman

Bu yazım ilk kez bu calismada yayınlanmıstır: “ALİSİZ ALEVİLİK OLUR MU?, (Ortak Kitap): Ali AKTAŞ, Nasuh BARIN, Hüseyin BAL, İlhan Cem ERSEVEN, Sadık GÖKSU, Burhan KOCADAĞ, Murat KÜÇÜK, İsmail ONARLI, Baki ÖZ, Cemal ŞENER, Ali YAMAN, Rıza ZELYUT, İstanbul, Ant Yayınları, 1998.” Internetteki araştırmacıların ve konuyla ilgilenenlerin tümünün bu kitaba ulaşamayacağını düşünerek sitemizde sunulmasında yarar görüyorum. (A. Yaman)

Bilindiği üzere 1997 yılının Şubat ayında Faik Bulut’un “Alisiz Alevilik” adlı kitabı yayınlandı. Kitap sözde “İslamda Özgürlük Arayışı 1” olarak sunuluyordu. Aklı sıra Faik Bulut bu çalışmasıyla İslam’da özgürlük arayışına katkıda bulunuyordu. Kendisiyle bu konuda katıldığım bir radyo programında da “Alevi aydınlanmasına katkı” amacını taşıdığını söylüyordu. Bunun nasıl bir katkı(!) olduğunu ancak kitabı inceledikten sonra anlayabilmemiz mümkün olabildi. Kitap tümüyle bu kişinin önyargılarının kanıtlanmasını sağlamayı amaçlayan verilerin derlenmesinden oluşmuş. Fakat F. Bulut her fırsatta bilimsel(!) olduğunun altının çizilmesini de ihmal etmiyor. Bilimsel yöntemden habersiz olan Bulut bu çalışmasında alıntı yapmayı dahi beceremiyor. Önce Alevilik konusunun nasıl anlaşılabileceği üzerinde duralım sonra da kitapla ilgili değerlendirmemize girelim.

Devamını oku...

Sayfa 4 / 15

You are here: Araştırmalar Türkçe Araştırmalar