Ruşen ÇAKIR
Siyasal İslamcıların anlayamadıkları ve illa da siyasal bir muhteva yüklemeye çalıştıkları "ümmet" kavramı, sanıldığının tersine siyasal birliği değil, inanç ve kültür birliğini yansıtır.
Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak, özellikle Alevilik üzerine çalışan saygın bir bilimadamımız. Kendisinin son olarak "Türk Sufiliğine Bakışlar" ve "Osmanlı Toplumunda 'Zındıklar' ve 'Mülhitler' yahut Dairenin Dışına Çıkanlar" adlı kitapları yayınlandı. Prof. Ocak, çok önceleri ele almış olduğu "Türk müslümanlığı" kavramı eksenindeki yeni tartışmaları arkadaşımız Ruşen Çakır'a değerlendirdi.
* Belli bir süredir "Türk Müslümanlığı" veya "Türkiye Müslümanlığı" şeklinde kavramlar ortaya atılıyor. Bunları tartışmadan önce, İslam'ın belli ulus ya da kavimlere özgü yorumlarından söz edebilir miyiz?
Evvela "İslam" ile "Müslümanlık" kelimeleri arasındaki nüansı bilmek lazım. Bu iki kelime her ne kadar günlük konuşma dilinde birbiri yerine kullanılıyorsa da aslında tarihsel ve sosyolojik olarak bu kullanış doğru değildir. Çünkü "İslam" kelimesi, soyut anlamda bir din olarak temel kaynaklarındaki yazılı biçimiyle İslam dinini, onun inanç, ibadet, ahlak vs. esaslarını işaret ederken, "Müslümanlık" kelimesi bu dinin tarihsel süreç içinde, kendilerine "müslüman" denilen toplumlarca yorumlanarak pratiğe aktarılmış, yaşanmış, son tahlilde "kültürleşmiş" şeklinin adıdır. Dolayısıyla sosyolojik olarak tek değil, birçok müslümanlıklar vardır. Şöyle de söyleyebiliriz: İslam semavi, müslümanlık veya müslümanlıklar beşeridir.