Alevilik ve Bektaşilik Araştırmaları Sitesi

  • Full Screen
  • Wide Screen
  • Narrow Screen
  • Increase font size
  • Default font size
  • Decrease font size

Bektaşi fıkraları

Buyurun cenaze namazına...

Yazdır PDF

İçkinin şiddetle yasaklanmış olduğu bir zamanda, gizli meyhanelerden birinde demlenen Bektaşi, salına salına giderken, birdenbire  tanıdık bir çehre ile karşılaşmış. Hemen samimi bir tavırla elini o çehre sahibinin omzuna koyarak, sormaya başlamış:
- İmanım! Seni iyice gözüm ısırıyor. Acaba nerede gördüm? Fener deki Çardaklı meyhanede mi?
- Hayır.
- Öyleyse, Tavukpazarındaki Küplüde.
- Hayır.
- Eh, o halde mutlaka Uzunodalarda.
- Hayır.
- Allah, Allah... bari söyle de meraktan kurtulayım.
- Her halde sen beni selamlık ettiğim zaman görmüş olacaksın.
Bektaşi, karşısındaki adamın Padişah olduğunu anlamış. Artık söyleyecek söz bulamamış. Hemen oraya sırt üstü yatarak:
- Ey ahali... ben kalıbı değiştiriyorum. Buyurun cenaze namazına. Diye bağırmış.

Yanlışlıkla ağzına girmiş...

Yazdır PDF

Sofulardan bir zevzek, Bektaşi ile güya alay etmek için ona her rastlayışında rüyalar uydurur söyler ve bu rüyaların konularını da, mutlaka Bektaşi babalarını küçültecek uydurma vakalara ayırırmış. Bir sabah Bektaşi işine giderken bu zevzek herif yine kendisini karşılamış:
- Aman dostum, bu gece öyle bir rüya gördüm ki bayılacaksın.
Diye söze başlamış ve rüyasında, bir Bektaşi babasının kendisinin ağzına tükürdüğünü anlatmış. Bektaşi, rüyayı büyük bir dikkatle dinlemiş.
- Hakikaten, rüya çok mühim... Her halde bizim baba senin suratına tükürecekmiş. Fakat bu tükürük, yanlışlıkla ağzına girmiş.

Sayfa 2 / 2

You are here: Alevilik Bektaşi Fıkraları