Muharrem kimileri için matem ayıdır, kimileri içinse telaş ayı. Zilhicce’den Muharrem’e ilerlediğimiz şu günlerde Türkiye siyasetinde yine ev ödevlerini ihmal etmiş bir öğrencinin mahcubiyeti söz konusu. Aleviler’in eşit yurttaşlık taleplerine, temel hak ve özgürlüklerine ilişkin tatmin edici tek bir adım atmayı beceremeyen bir hükümet ve meclis, Kadıköy’deki yüzbinleri duymamakta ısrarcı. Siyasi partilerimiz gerekli yasal ve anayasal değişiklikler için ortak bir adım atmaktansa, Aleviler’i en çok sevenin kendileri olduğunu haykırmaya devam ediyorlar.
Aleviler ise mırıldanmakta: “Neyleyim ben böyle yâri, bana söylenmeyen diller mi kaldı, yanarım yanarım boşa yanarım.” Kendilerine duyulan sevginin ne büyük bir sevgi olduğunu Aleviler bu sene de yakından hissettiler. Sultanbeyli’de cemevini yıkmaya yeminli bir belediyenin dozerlerine karşı uykusuz gecelerde tetikte bekleyen Aleviler, artık mahallelerinin yeni ismi olan “Yavuz Sultan Selim”e alışmaya çalışıyorlar. Kendilerine gönderilen bu sevgi mesajını almamış olmalarından endişe eden bir belediye zabıtası “Yavuz Selim size az yapmış, bir Yavuz daha lazım” diyerek muhabbetlerinin derinliğini ifade ediyor.